Nest.ist
Türkiye’de ileri dönüşüm alanında üretim yapan ilgi çekici girişimler bulunuyor. Biz de bu girişimleri sizlere tanıtmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Uzun zamandır bu işi yapan kişilerin yanı sıra, yeni başlayan veya başlamayı düşünenler de her geçen gün artıyor. İşin başında olanlara ilham vereceğini düşündüğümüz bir markadan bahsedeceğiz.
Atık malzemelerden üretildiğine inanmakta zorlanacağınız güzellikte ürünlerle karşılaşmak mümkün. Nest.ist‘in ürünleri de aynen böyle. Mimar Eylem Pala Uluğ 18 yıllık mesleki tecrübesini bambaşka bir alana ve farklı bir bakış açısı ile başarıyla aktarmış.


- Bu projenin başkahramanları kimler? Kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz?
Merhabalar ben Eylem Pala Uluğ aslen mimarım 2000 senesinden bugüne aktif bir mimarlık pratiği içinde bulunmaktayım. Farklı ölçeklerde birçok projenin tasarım ve uygulamasında aktif olarak rol aldım, bunun yansıra öğrencilik hayatımdan bugüne bireysel olarak ve farklı gruplarla katılmış olduğum ulusal ölçekli mimari proje yarışmalarında farklı derecelerde ödüllerim var. Meslek hayatım dışında kendimden bahsetmem gerekirse evliyim 4 ü patili olmak üzere 5 çocuk annesiyim. 10 yaşında bir kızım 2 köpeğim, 2 kedim ve kendi varoluş biçimiyle beni tasarım fikri üzerine düşünmeye zorunlu olarak iten bir eşim var. Onların varlığı beni bu süreçte çok farklı açılardan motive ettiği için bunu özellikle belirtmek istedim.
- Plastik poşetlerden çanta üretme fikri nasıl ortaya çıktı?
Geçtiğimiz yıllarda mimarlıkla olan bağlarımda çok özel kişisel bir kriz yaşadığımı söyleyebilirim. En başta yapmak istediğim mimarlık biçimi çok değişti sanırım, önceleri büyük büyük projeler yapmayı hayal ederken ki aslında bir bakıma bunu yapıyordum diyebilirim bu durumun birçok açıdan beni mutlu etmemeye başladığını gördüm. Varoluş biçimimdeki farklılaşma artık bu tür bir üretimin doğru olmadığını söylemekteyken ben bu işi yapıyordum. Bu süreçte çokça çevreme “ben mimarlığı bıraktım” gibi şeyler söyledim ve kimilerine bunun oldukça şımarıkça gelmiş olduğunun farkındayım ama böylesi bir fikri kopma sanırım benim için çok gerekliydi, şimdi şimdi “bundan sonra mimarlık yaparsam başka türlü yaparım” demeye başladım. Geriye dönük olarak bir hesap vermek gerekirse eğer bugün bu çok kişisel üretim biçimini oluşturabilmiş isem bunu almış olduğum mimarlık eğitimine borçlu olduğumu söyleyebilirim. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi ‘nin olağan dışı bir döneminde eğitimimi tamamladım. Çok büyük bir “mimarlık” fikir değil ama “yapma” fikri üzerine çok kıymetli bir bakış açısıyla mezun oldum diyebilirim. Mimarlık üretimi çok farklı bileşenlere sahip, tasarladığınız şey üretilene dek başka birçok karşılaşmaya maruz kalıyor ve sonunda bir türlü tam da tasarladığınız gibi olmuyor. Şu an yaptığım şey öyle değil tasarım ve üretim süreçleri tamamen benim elimde olan minicik bir şey, hiç kötü bir şey çıkmıyor mu derseniz çok çıkıyor onları kendime saklıyorum ve yeniden üzerine düşünüyorum bu şansı edinebilmiş olmak bile çok keyif verici. Bu arada çanta dışında aydınlatma elemanı gibi başka şeyler de tasarlıyorum fakat şu anda çantaları bilinçli bir şekilde öne çıkarmış durumdayım çünkü onlarla kurmuş olduğum duygusal bir bağ var. Mimarlığı bıraktım dediğim zamanlarda bir karar daha alarak et yemeyi bıraktım. Buna ben bir tür duygusal oruç diyorum. Benim için birinci dereceden hayvanlarla kurmuş olduğum ilişkiyle ilgili. Çantalarımı da bu nedenle kendi çapımda deri ve kürke karşı yeni bir üretim biçimi olarak görüyorum. İnsanoğlu giyinip kuşanmak için başka bir canlının bedenini kullanmak yerine kendi çöpünden yaşama fikrine ulaşır ise dünya başka türlü bir yer olacak diye bir hayalim var. nes.ist in manifestosu da şöyle “Kirlettiğimiz dünyadan özür dilemek, kirlettiğimiz şeyleri bu kez bir daha kirletmemek üzere, istisnasız hiç bir canlıyı dışarıda bırakmayan ortak hayatımıza yeniden sunmak için.”



- Üretim sürecinden bahsedebilir misiniz? Her bir ürün benzersiz midir? Seri üretim yapıyor musunuz, yoksa hepsi el emeği mi? İlk denemeler ile şu anki ürünleri karşılaştırdığınızda nasıl farklar var?
Bir gün poşetlerin basit bir yöntemle hediye paketine dönüştürülmesi üzerine bir video seyrettim. “Fused plastic bags” yazarsanız karşınıza onlarcası çıkacaktır. Ben de genel olarak bu yöntemi kullanıyorum. Başta eğlencelik şeyler yapar iken daha önce bahsetmiş olduğum süreçlerle birlikte daha sonraları daha çok vakit harcadığım bir şey haline dönüştü. Bu bahsetmiş olduğum yönteme kendi yorumumu katmam son altı ayı çok yoğun olmak üzere bir yılı aşan bir süre aldı diyebilirim. Bu süreçte o kadar çok şey denedim ki bazılarını saklamamış olmaktan dolayı çok pişmanım. Günün sonunda tamam oldu bu dediğim ama ertesi gün aslında ulaşmak istediğim sonucun bu olmadığını fark ettiğim çok oldu. Sonuç ürün olarak çok kişisel bir üretim biçimi bulmak zorunda olduğumun farkındaydım. Şimdi ise gerçekten her bir ürün yeni bir süreç olarak ortaya çıkıyor ve hala azalarak da olsa bir önceki yapmış olduğuma şüphe ile bakıyor olmak ayrıca heyecan verici. Tüm bu zaman dilimi üzerinde dokunduğumda hangi poşetin nasıl bir sonuç vereceği üzerine ve hangi tür poşetin nerede kullanılacağı üzerine fikri bir yapı oluşturdum diyebilirim. Tüm bu nedenlerden seri üretim gibi bir şey şu an için mümkün görünmüyor hatta tüm ürünler el yapımı ve türünün tek örneği diyebilirim.
- İnsanlar ürünlerin ham maddesini öğrenince nasıl tepki veriyor?
Bu gerçekten çok heyecan verici bir oyun benim için. Genellikle yeni tanıştığım insanların mesleğim ve işimle ilgili soru sormalarıyla başlıyor. İsabetli olmayan birkaç tahminden sonra gerçekte ne olduğundan bahsettiğimde çok şaşırıyorlar ve fakat bu şaşkınlığın umursamazlığa dönmesi de bir o kadar kısa sürüyor diyebilirim. Gerçek deri bir çanta yerine niye bu çantayı tercih etsinler ki bu hiç kolay bir şey değil bunu anlıyorum, ama zamanla bu fikir onlara da çok iyi gelecek bunu da kendimden biliyorum.

- Yurtdışı ile Türkiye’yi karşılaştırdığınızda, ileri dönüşüm ile elde edilmiş ürünlere bakış açısı arasında bir fark var mı?
Açıkçası yaşamış olduğum tüm bu süreç zarfında etkilenmemek için bu alanda tasarım yapanları özellikle hiç araştırmadım takip etmedim hatta tasarım sitelerine bile bakmadım diyebilirim. İnstagram diye bir mecra zorunlu olarak dış dünyaya açılma modeli olarak bu iş nedeniyle dünyama girdi. Sadece bildiğim bazı durumlar vardı bunun başında sevgili Gülnur Özdağlar var onun işlerini büyük bir ilgi ile takip ediyordum. Şimdi ise yaklaşık sekiz ay önce hayatıma girmiş olan bu mecradan çok yeni şeyler öğreniyorum ve sınırlar ötesinden çok iyi geri dönüşler alıyorum. Kısaca şunu söyleyebilirim şu ana kadar gördüğüm kadarıyla bir işi iyi yapanları soruyorsanız bizde de çok iyi isimler var fakat toplumsal farkındalık anlamında daha çok çok gerisindeyiz diyebilirim.
- Poşetleri nereden temin ediyorsunuz?
Öncelikle yakın arkadaşlarım artık bu konuda benim kadar hassaslar diyebilirim, şehir dışından kargo ile poşet gönderen arkadaşlarım bile var bunu ilk yapan olduğu için ismini buradan zikretmek isterim sevgili Murat Kösten. İkincil olarak komşularım bana bu konuda çok destek oluyorlar müstakil evlerden oluşan bir mahallede yaşıyorum bu nedenle klasik apartman yaşantısından farklı bir temasımız var kimi zaman bahçe kapımda asılı poşetler buluyorum kimi zaman da mahallemizin miniği elinde bir poşet dolusu poşetle kapıda beliriyor. Bir de kızımın okulundaki annelerin olduğu bir grup var onlar da çok destek oluyorlar kimi zaman kızımı okuldan aldığımda böylesi acayip bir sürprizle karşılaşıyorum keza kızımın öğretmeni Hazel Erçakır da bu konuda çok duyarlı bir insan ve bana çok destek oluyor.



- Nasıl satın alabiliriz?
Bu yola çıkarken ve henüz yolun çok başında olduğum için satın alınabilecek yerler bu aşamada özellikle de o yerlerin başındaki insanlarla çok ilgili olduğu için tek tek isim olarak bahsetmek isterim. İstinye’de @nammuofficial showroomundan ulaşılabilir, Nammu markasının yaratıcısı sevgili Müge Ersin bu işin başından itibaren olağan dışı duyarlılıkla bu duruma sahip çıktı diyebilirim. Bir diğer yer ise yine bence bu ülkede karşılaşabileceğiniz ender insanlardan biri olan sevgili Hacer Sayman’ın bin bir emek ve fedakârlıkla kurmuş olduğu Galata‘daki Müellif Sokağın bir parçası olan @kameleonistanbul. Bir de Göktürk’te @dotconceptstore var sevgili Yasemin Aydan ile mağazanın kuruluşundan itibaren bu heyecanı paylaşmak büyük bir keyif. Benim için çok kıymetli bir diğer iş ise Sakıp Sabancı Müzesi için yapmış olduğum Aiwei Wei sergisi uzantısındaki mini koleksiyon bunun için de sevgili Bige Ökten’in ismini anmak isterim. Müzenin hediyelik eşya kısmında o sergi için yapmış olduğum takı ve aydınlatma var. Şimdilerde İrlanda merkezli sürdürülebilir moda (sustainable fashion) ürünleri satan bir online satış sitesi (www.sustainsister.com) ile çalışmaya başladım. Şimdi bakınca tümünün çok özel kadınlardan oluşmuş olması beni ayrıca motive etti.